Yaratıcı Bir Söyleşi - Pınar Birim

Yaratıcı Bir Söyleşi - Pınar Birim

Pınar Birim sanata nasıl bulaştı, biraz anlatır mısın?
Lise yıllarında kurduğumuz müzik grubunun afişlerini tasarlayarak tasarımcı olmaya karar verdim. Mimar Sinan'ın kütüphanesini görüp manzarayla büyülendim ve bu üniversitede okumak istiyorum diyip yetenek sınavıyla Grafik Tasarım bölümünü kazandım. Okul yıllarımda çalışmaya başladım. Her zaman sokak sanatına ilgi duydum. Sanat tarihinden çok kaykay grafikleri ve duvar resimleriyle ilgilendim okul yıllarımda başladım arkadaşımın kurduğu denge tahtalarını boyayarak. O yıllardan beri de hayatımın bir parçası oldu. Aslında benim bir parçam oldu.

Kullandığın teknik ve malzemelerden biraz bahsetmek ister misin?
Belirli bir teknik yok. Çok değişken oluyor yaptığım resimler. Her tür malzeme bana tuval olabiliyor. Sokakta köşede atılmış bir hafriyat parçasını bir sanat eserine evirmek hoşuma gidiyor. Bulduğum bir çekmeceyi de tuval gibi kullanabiliyorum. Bir kumaş parçası da benim için eser olabiliyor. Arayış ve gelişim benim için sanatın bir parçası. Kendimi nasıl her an değişip gelişiyor ve evriliyorsak işlerim de aynı şekilde benimle ruh halim ve kişiliğimle zenginleşiyor, değişiyor.

Eserlerine baktığımızda çizgilerin ve renklerin çok dikkatimizi çekiyor. Kendi tarzını nasıl oluşturduğunu biraz anlatabilir misin?
Son zamanlarda eserlerimi görüp bu Pınar Birim çizgisi diyen insanlar duymaya başladım. İyi mi kötü mü bilmiyorum. Bence her insanın karakteri gibi her insanın yapıtlarının da bir tarzı kesinlikle var. İşlerim bir bütünlük içinde sonuçta beni yansıtıyorlar ama her zaman yeni boyutlara açık olmayı tercih ediyorum. Kendimi tekrar etmek, yerimde saymak en korktuğum şey olabilir. Ürettikçe bu stil oluşuyor sanırım. Nasıl olduğunu bilmiyorum..

Pınar Birim kendini nasıl tanımlıyor?
Her an değişim içinde ama özünde bir. 

Bize biraz da çalışma ortamından bahseder misin? Sana en uygun en verimli çalışma ortamın nasıl oluştu?
En uygun ortam kendiliğinden oluştu. Yaşam alanım atölyem hepsi bir. Ayrı bir mekan olsun istemedim. Hep kendimle olmayı en sevdiğim saatlerde üretim yaptım. Hiç bir zaman zorla üretemedim. Hiç bir zaman sipariş üzerine bir çizgi çizemedim. Çalışma alanı demek garibime gidiyor o yüzden benim alanım demek daha doğru. Yaptığımı iş gibi değil, benim hayatımın akışı gibi o sebeble bir atölye veya benzeri bir mekan arayışına girmedim. Olursa ve karşıma çıkarsa neden olmasın. Benim için daha iyisi neyse o şekilde olacaktır ona güvenerek bırakıyorum kendimi. 

Bütün eserlerinin buluştuğu ortak bir nokta var mı? Varsa nedir, biraz bahseder misin?
Ortak noktası hepsinin özünde büyümeyen bir çocuk naifliği olması. 



Mart'20 Sanat Kutusu'ndan harika çalışmalarından biri çıktı. Bize bu eserinin öyküsünü anlatır mısın?
Bu eser benim en son sergimde afişe de taşıdığım kağıt üzerine yaptığım en sevdiğim resimlerimden. Figür aslında bir kadın, benim self portrem de diyebilirim. 
Her baktığımda başka bir kadın görüyorum. Hepimizin içindeki deliyi çıkaran bir kadın..

Sanata yeni bulaşmış ya da sanatın zaten içinde olan okuyucularımıza vermek istediğin bir tavsiye ya da söylemek istediğin herhangi bir şey var mı?
İç seslerini dinlesinler. Kimsenin tavsiyelerine kulak asmasınlar. Hepimizin içinde büyük sanatçılar, güçlü sporcular, derin filosoflar, kıymetli bilim insanları, çok önemli düşünürler, saygıdeğer liderler veya sadece kıymetli sevgi dolu ev kadınları var. 
Üretmek demek fiziksel bir obje ya da eser üretmekten çok daha ötesi bence. 
Tek tavsiyem durgun bir zihinle yapmaları ne yapacaklarsa. Bunun için de meditasyonu günlük rutinlerine adapte etmelerini önerebilirim sadece. Bol şans....
Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.