Yaratıcı Bir Söyleşi - Datça Ruhu

Yaratıcı Bir Söyleşi - Datça Ruhu

Datça Ruhu nedir?

Çeşitliliği ve farklılığı aynı yarımadada buluşturan, geleni kendine aşık eden o eşşiz ruhtur Datça Ruhu. Farklı coğrafyalardan gelerek yaşamak için Datça’yı seçmiş insanların oluşturduğu özgür ve özgün ruhun adıdır. Antik çağdan bu yana üstünde yaşayan medeniyetlerin sanat-kültür-tarih mirasına sahip çıkarak aynı havayı solumayı seçmiş insanların, mavi yeşil doğanın birlikteliğidir Datça Ruhu…

Knidos’taki Helenistik tiyatrolar, Korinth Tapınağı, MÖ IV. yüzyıla tarihlenen Güneş Saati, Dionysos ve Apollon tapınakları, mozaik döşemelerle süslü Bizans kiliseleri, mezarları ile antik dünyanın en büyük Nekropol alanı, Heykeltıraş Praksiteles’in ünlü çıplak Aphrodite heykeli, Knidoslu Demeter ve Rahibe Nikokleia yontuları, Knidos aslanı, Knidoslu hayırsever kadın Lykaithion’un heykelidir. Badem ağaçları ve çiçekleri, üzüm bağları, endemik orkideler, harnup ve çamlar, anemonlar, kum zambakları, “caretta caretta”lardır…

Neden bir araya geldi bu kadar sanatçı?

Datça’da yaşayan farklı disiplerden 23 sanatçı Datça Kent Konseyi Kültür Sanat Bilim Grubu’nun kurucularından Ayşe Gülay Hakyemez’in çağrısıyla biraraya geldi. Aynı konuya getirdikleri farklı yaklaşımların yaratabileceği uyumu sergilemek, izleyicileri bir fikir ve sanat yolculuğuna çıkarmak istediler…

Neden bu 23 sanatçı peki? Nasıl seçildiler?

Sergi küratörü, eserlerini ve çalışmalarını izlediği sanatçılara teklif götürdü. Datça Ruhu’nu özümsemiş, özgün ve üretken sanatçılar biraraya getirildi.

Datça Ruhu daha önce neler yaptı?

İlk Datça Ruhu Sergisi 2018’de açıldı. Gördüğü ilgi nedeniyle ikincisi (Datça Ruhu 2019) düzenlendi. Farklı temalarla devam edecek.

Bu konuyu tetikleyen neydi? Konuya nasıl karar verildi?

Serginin konusu “Nereye?” Datça’nın, ülkenin, dünyanın, insanlığın düştüğü yolu sorguluyor.

Yarına, geleceğe, iç dünyalarına yolculuğa davet ediyor izleyenleri..

Volkan Akmeşe (illüstrasyon), İdil Berf (mono baskı), Sema Boyancı (gravür), Zeynep Bozoğlu (resim), Ayça Bumin (mozaik), Serap Çota (resim), Gülsen Erdoğan (resim), Özerk Ergenç (resim), Engin Erkaya (fotoğraf), Nahide Lajus (resim), Tamer Ertuna (resim), Yasemin Özen Gök (resim), Özbilen Gökgöl (resim), Evrim Bozyel Görgülü (özgün baskı), Özgül Kahraman (kavramsal sanat), Melek Şule Kantürk (enstallasyon), Nezaket Koç (fotoğraf) , Gaye Özen (minyatür), Fahrettin Şankaynağı (fotoğraf), Zeynep Şankaynağı (resim), Mehmet Ünsalan (resim), Gözde Yaldızcıyan (seramik), Özlem Zeynep Yılmaz (fotoğraf).

Sanatçıların “Nereye?” sorusuna verdikleri yanıtlardan bazıları şöyle:

Ressam Özbilen Gökgöl: “Başladığımız Yere...” olarak yanıtlıyor Nereye? sorusunu… Eserinde balık figürleriyle resmettiği sonsuz döngü, evren, kozmos ve sonsuzluğu işaret ediyor. Şaman, Maya, Sümer, Mısır sembollerinde de gördüğümüz bitmeyen döngüde olduğu gibi..

Mimar ve ressam Zeynep Şankaynağı: Bencillik, iyi ve kötü arasındaki düşünsel savaşta kötünün galip gelmesinin ürünü. Zihin içinde adili yok eden korkunç bir fırtına, boğucu, zifiri bir balçık. Doğrunun yerine bencilce olanın tercih edildiği her an empatinin engin ışığı vahşi bir karanlığa yenik düşüyor. "Ben"i yücelten kem düşünce var gücüyle aklıselimi gölgeye ittiğinde kendimize karşı kaybeder hale geliyoruz. Bu mütemadi savaşın nereye varacağını belirleyen biz, bir bütünün parçası değil miyiz? Yaptığımız her seçim hepimizi ve her şeyi etkilemiyor mu? Her eylemimiz yine "biz"de son bulmuyor mu? Bu resmi neden tersine çevirmiyoruz?” 

Mistik anlatımlı resimleriyle tanınan Yasemin Gök: Sana önceden verilmiş, aşkla bakınca okunabilen bilgi senin ta kendindir. Kendimizi keşfe çıkma, özümüze dönme vakti geldi!”

Ressam Gülsen Erdoğan: “Kadınlar nereye gidiyor? Nereye götürülmek isteniyor? Güçlü kadın figürlerinin baskılanmasıyla nereye gidilmek isteniyor?”

Gravürleriyle tanınan ressam Sema Boyancı: "Sanatta nereye? " başlığında düşünülürse, bunu birkaç cümle ile yazabilmek biraz zor... Bu tam bir konferans konusu.. Sempozyum konusu... Dünya genelinde sanat -tabiri caizse - başka gezegenlerde yaşıyor... Büyük metropol galerilerinde, müzelerindeki contemporary eserler, şaşırtıcı boyutta düzenlemeler... Bizde de her yıl düzenlenen çağdaş sanatlar fuarlarında, uluslararası yetkinlikte eserler - çoğu değil ama - görüyoruz.. Bana göre çağdaş sanat; tam da ruhuna uygun yürüyor.. Çünkü sanat sınırı olmayan bir alandır. Tarih boyunca da akademik anlayışa karşı çıkan bir yol izlemiştir her zaman, olması gerektiği gibi... Kavramsal sanatla da, iyice sınırlar kaldırılınca da gerçek kulvarına oturdu bence… Açık söyleyeyim beni tek heyecanlandıran alandır kavramsal eserler. Yine söyleyebilirim, izleyip göreceğiz sanatın yolculuğunu da...”

Ressam Zeynep Bozoğlu: “Çevremizin üzerimizde bıraktığı etkiler ve etkilerin içselleştirilmesinin önemi bağlamında, 'nereye?' sorusunu, aldığımız her nefesle kendimize daha iyi olanı katarak dönüştüğümüz bu değişimin araştırması olarak ele alıyorum.”

Mono baskı resimleri ve şiirleriyle tanıdığımız İdil Berf: “Doğanın kirletilmesi, ormanların yakılması, insanoğlunun acımasızlığı sonucu tabiata sığınışım resmime yansıyor... İnsan eli değmemiş, yabanıl doğayı, temiz suları resmime aktarıyorum.”

Tamer Ertuna: Dünya doğal olmayan bir sisin içerisinde hızla yol alıyor. Bu sis öyle zehirlerle dolu ki öldüremeyeceği hiçbir canlı yok. İşin en kötü yanı bu sisin insanlar tarafından oluşturulması ve sınır tanımaması. Uzmanların penguenlerin bedenlerinde bile DDT parçacıkları tespit etmeleri kirlenmenin ne denli tehlikeli olduğunu göstermekte. Ormanlar yanmakta, sular kirlenmektedir. Savaşlarla verilen zararlar korkunç. Datça’mızın doğal güzellikleri son yıllarda aldığı aşırı göç ile büyük zararlar görmektedir. Yapılaşma ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Alt yapı bu duruma uygun değildir. Sakin kasabamızın güzellikleri hızla yok olmaktadır. Bir sanatçı olarak bu kötüye gidişi sorgulamaktayım. Farkındayım ki daha güçlü bir ortak mücadele ile etkili olabiliriz.”

Mimar fotoğraf sanatçısı Engin Erkaya: “Yaşadığımız yer neresi olursa olsun, herşeyden önce kendi benliğimizle buluşabilmek için kalbimize doğru, varoluşumuza, özümüze…”

Sergiye kavramsal sanat çalışmasıyla katılan Özgül Kahraman: “...Doğanın bir parçası olan insanoğlu, bilişsel zekâsını kullanarak, kendine yapay bir evren yaratmaktadır. Bu yapay evrende, çağdaş beden, sistemin güdülemesiyle tüketim odaklı bir yaşam şekline sürüklenmektedir. Sahip olma arzusuyla önce kendini tüketmekte ardından sahip olduğu diğer değerleri… Bir tür varoluşu, yok oluşa sürükleme hâli sözkonusudur.”

Evrim Bozyel Görgülü: “Değişimlerin yaşanması, zaman geçtikçe kaçınılmaz olmaya başladı, fakat bunlar bizi her zaman ileriye götürmeyebiliyor. Son zamanlarda yaşadıklarımız da kendi icadımız olan değerlerimizden bizi uzaklaştıran, ilişkilerimizin içini boşaltan ve bizi geriye götüren cinsten. Artık her şey daha yüzeysel ve basit hale geldi. Devir değişti, teknoloji gelişti bu sebeple insanlar da değişti. Teknolojinin yanlış kullanımı, insanların geleceği açısından büyük sorun haline gelmeye, artık araçlar amaçların önüne geçmeye başladı. Bu süreç içerisinde toplum nereye gidiyordu? Eş zamanlı olarak bu değişim ve gelişim içerinde yaşamsal döngü devam ediyordu. Doğum ile ölüm arasındaki döngü de hayata gözlerini açmaya hazırlanan, saf ve boş beyinler; bizi bu girdaptan kurtarabilecekler miydi?”

Mozaik-seramik sanatçısı Gözde Yaldızcıyan: “Biz nereye gidersek gidelim ne kadar hakimiyet kurmaya çalışırsak çalışalım , insandan büyük güçler de var. İnsan kendini bütünden ayrı ve üstün bir parça olarak görüp her şeye hükmetmek istese de sürekli bir döngü içinde çırpınıp durmakta… Herbirimizin diğerine değdiği bir bütün çemberiz, koca bir dünyayız, uzayda ise kum tanesi kadarız... Bu yüzden sonsuz döngünün içinde kendimiz olmaya, mutlu olmaya çalışmalı ve bazen her şeyi oluruna bırakabilmeliyiz. Çevremizdeki her şey bu sonsuz ‘samsara’ döngüsünde uyum ve barış icinde hareket eder. Doğadan kopmadan izlemeyi bilsek, bu doğum, büyüme ve yokoluş halinin her şeyde varolduğunu gözlemleriz. Sergi çalışmam “Ay Hali” bu kendinden doğuran dişil varoluş düzeninden aldı ilhamını ve “Nereye?” sorusunu “Aslında hep başladığımız yere”diye yanıtladı…

Fotoğraf sanatçısı Özlem Zeynep Yılmaz: “Nereye? Bir soru! Sanki cevabı verildiğinde konu kapanabilir artık... Ben ‘nereye’ deyince yeni bir başlangıç, yeni bir fikir, yeni bir şeyler için enerji hissederim. ‘Nereye’ cevabı verilecek bir soru değil, bir yolculuktur aslında...”

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.