Fotoğraf: Fevzi Öndü
Beril Ateş sanata nasıl bulaştı, biraz anlatır mısın?
Aslında çok erken yaşlarda bulaştım. İlk resmimi 1 buçuk yaşımdayken yapmışım. Evin duvarları benden çok çekmiş zamanında. Eğitim hayatım süresince de bunu meslek haline getirebileceğim yollardan geçtim. O günden beri aynı hız ve tutkuyla çizmeye devam ediyorum.
Nedir "Tuzlu Kadın"? Nasıl çıktı bu isim?
Denize, tuza, balığa olan sevgimden dolayı yazın tuttuğum sanat günlükleri daha bir renkleniyor. Senelerdir tuzlu su ve suluboyayla çizdiğim günlüklerimden birine bir gün “Tuzlu Kadın makbuldür” yazdım. Kadının tuzlu haliyle daha doğal ve güzel göründüğüne inandığım için belki de… O günden beri bana Tuzlu Kadın diyorlar. Yani Tuzlu Kadın benim bir nevi alter-egom. Kışın hasretlenip, yazları kavuşuyoruz kendisiyle.
Kullanmayı en ama en çok sevdiğin sanat malzemesi nedir?
Suluboya benim favorim. Ben suluboyayı hep insanla özdeşleştiririm. Suyla hareket eden, suya kendini bırakan bir malzeme. Ne kadar tekniği iyi kullanıyor da olsanız aslında su kâğıt üzerinde sizi yönlendirir, hiçbir zaman kontrolü %100 sizde değildir. O yüzden suluboya; kağıdın, suyun ve sanatçının en keyifli işbirliği bence.
Ruh halin çizimlerini nasıl etkiliyor?
Gündelik yaptığım çizimler tamamen ruh halimin bir yansıması diyebilirim. Zaten biraz da bu duyguları dökmek için resim yapıyorum. Mutluysam mutlu, kızgınsam agresif çizimler yapacağım diye bir kural yok tabi ki. Bazen tam olarak anlamlandıramadığım duyguları bulmak için de resim yaptığım oluyor. Çizim bitince ne hissettiğimi daha iyi anlıyorum mesela.
Bize biraz atölyenden bahseder misin ? Çalışma ortamını nasıl kullanıyorsun, senin için en uygun ortamı nasıl yarattın?
2014 yazından beri Teşvikiye'deki atölyemde üretim yapıyorum. Kütüphanesi, geniş masaları ve resim dolu duvarlarıyla mutlu bir atölyem var diyebilirim. Bugüne kadar atölyemle evim aynı mekan olduğu için 7-24 çalışan bir alana sahiptim. Ancak artık daha büyük işler çıkarmak, heykeller üretmek gibi dürtülerim olduğundan daha büyük bir atölyeye taşınıyorum. Aynı zamanda teknik eğitimlerimi vereceğim ve çeşitli söyleşiler düzenleyeceğim bir alan da olacak. Bu etkileşimi görmek için çok heyecanlıyım.
Çalışma programın saat saat belli midir yoksa canın isteyince mi çizmeyi tercih ediyorsun?
Kurumsal işlerim konusunda oldukça programlıyımdır. Eğer bir sergiye hazırlanıyorsam yine çok programlı çalışıp eserleri yetiştirmem gerekiyor. Onun dışında çizim yapmak için belli saat aralıkları koymuyorum kendime.
Mayıs 2019 sanat kutumuzdan harika çalışmalarından biri olan "Gün" çıktı. Bize bu eserinin öyküsünü anlatır mısın?
Bu resimde; denizkızının elinde güneşin sembolü var. Kızın arkasından beliren elinde ay tutan bir adam görülüyor. Denizkızının aydınlığının sebebi o adam, denizkızının arkasından doğan başka bir güç. Kısaca, gece ve gündüzün bir aradalığı...
( Gün//The Day, 2016,kagit uzerine karisik teknik )
Sanata yeni bulaşmış ya da sanatın zaten içinden olan ve şu an seni okuyan takipçilerimize vermek istediğin bir tavsiye ya da söylemek istediğin herhangi bir şey var mı?
Başlangıcın sırrı; “boş kağıttan” korkmamak bence. Önünüze koyduğunuz kağıda karşı cesur olun. Çünkü ne zaman isterseniz o kağıdı çöpe atabilir veya yenisinden devam edebilirsiniz. Boş kağıtların sanatınıza mani olmasına izin vermeyin ve bir an önce başlayın.
Sosyal medyayı bir beğenilme aracı olarak kullanmak yerine kendiniz olun ve kendi tarzınızı yaratın. Acele yapılmış özensiz işler size hiçbir şey katmayacaktır. Size siz olduğunuz için değer verecek izleyiciye veya iş teklif edecek müşterilere ihtiyacınız olacak.
Ve tabi ki sanatınızı yaparken tutku ve samimiyetinizi asla bırakmayın. Eğer bunlar kaybolmaya başladıysa bir sıkıntı var demektir.