YAZAN: DİLEM CENGİZ
Kutu Blog’da farklı sanat disiplinleri üzerinden, kalemimiz yettiğince, “Bir şeyi sanat yapan nedir?” sorusunu tartıştık ve tartışmaya devam ediyoruz. Bu yazıda ise ilerleyen teknolojinin getirdiği şu soruyu ekleyelim: “Yapay zeka yaratıcı olabilir mi?” Uzun zamandır gündemde olan bu sorunun henüz net bir karşılığı yok. Çünkü yapay zekanın üretmesine, hatta sergi açacak kadar ileri gitmesine rağmen, insanlık bunu tamamen makinelere bırakmış değil.
Yapay zeka sanat alanında iki ayrı şekilde yer alıyor diyebiliriz. İlki algoritmaları kendi sanat işlerinde yardımcı olarak kullanan sanatçılar, ikincisi ise doğrudan üretim yapan algoritmalar. Biz şimdilik ikinci kısımla ilgileneceğiz. Yapay zeka nasıl sanat üretebilir? İnsan nasıl ki kendinden önce var olan sanat akımlarını, felsefi düşünceleri, edebiyat eserlerini bilincine katıp farkındalığını geliştiriyor ve ardından üretiyorsa yapay zeka da bir nevi benzer şekilde üretiyor. Yapılmak istenilen şeye göre içerik ve matematiksel alt yapı yazılım diline çevriliyor.
Örneğin, Rembrandt stilinde bir tablo üretmesiyle oldukça ses getiren bir çalışma hali hazırda mevcut. “Next Rembrandt” adı verilen bu projede, Rembrandt’ın tablolarındaki insan yüzüne ait en tipik geometrik desenler bir yüz tanıma sistemi tarafından sınıflandırılıyor. Ayrıca tabloların geometrik, aydınlatma, kompozisyon ve resim malzemeleri kullanımının şablonu çıkarılarak yapay zekanın anlayabileceği bir yazılım tasarlanıyor. Ve ortaya aşağıda gördüğünüz portre çıkıyor.
Fotoğraf: Next Rembrandt
https://www.nextrembrandt.com
Rembrandt tablosunu yapan sadece bir yazılım. Fakat daha da ileriye giden başka bir tasarım olan Ai-Da var. Ai-Da dünyanın “ilk ultra-gerçekçi, insansı” robot sanatçısı olarak tanımlanıyor. Genç bir kadın görünümünde olan Ai-Da’nın mekanik yetenekleri ve yapay zeka tabanlı algoritma yazılımı, çizmesine, boyamasına ve hatta heykel yapmasına olanak veriyor.
İnsanlar tarafından üretilmiş bu robot, “Kendi başına bir sanatçı mı?”, “Bir sanatçının alter egosu mu?”, “Bir avatar ya da kurgusal bir karakter mi?” sorularını peşinde getiriyor. Aslında tüm bunlar dijital ve fiziksel dünyalarımızdaki varoluşumuzun karmaşıklığını ön plana çıkarıyor.
Fotoğraf: Ai-Da
Üstelik Ai-Da’nın sanat çalışmaları ve ilk kişisel sergisi “Unsecured Futures” başlığıyla Oxford Üniversitesi’nde geçtiğimiz Temmuz’da görücüye çıktı. Ai-Da’nın gerçek bir bilinci, düşüncesi ve duygusu olmamasına rağmen, serginin organizatörleri, yaptığı işlerin günümüz teknolojisinin etik ilişkisinin konuşulmasına hizmet ettiğine inanıyor. Sergi, bu tür teknolojileri kullanarak nasıl bir gelecek yaratabileceğimizle ilgili kritik sorularla ilgilenmeye davet ediyor. Serginin küratörleri, “İnsanlar gezegendeki en güçlü tür olarak konumlarına güveniyorlar ama aslında bu güce gerçekten sahip olmak istiyor muyuz? Cesur Yeni Bir Dünya (Kabus)? Ve eğer yeni teknolojileri azınlığın gücünü arttırmak için kullanırsak, birçoğunun geleceğinin korunması için iyi için bir başlangıç yapmış oluruz” fikrini öne sürüyorlar. Bunun yanı sıra Ai-Da’nın sanat ürettiği fakat aynı zamanda kendisinin de sanat olduğuyla ilgili de tartışmalar mevcut.
Yapay zeka ile üretimin denendiği tek alan sanat değil. Aynı zamanda edebiyat alanında da çeşitli denemeler mevcut. 2016 senesinde, Japonya’da Hitoshi Matsuraba ve ekibinin geliştirdiği yapay zekanın yazdığı “Bir Bilgisayarın Roman Yazdığı Gün” romanı, 1.450 kişinin katıldığı bir yarışmada finale kalmıştı. Kurgusunun oldukça başarılı olduğu fakat tasvirler konusunda eksikler olduğu söylenmişti.
Google’ın geliştirdiği bir proje olan “Poemportraits” de ise iki mısralık şiirler, 19. yüzyıl şiirindeki 20 milyon kelimenin öğretildiği bir algoritma tarafından üretiliyor. Projenin yaratıcısı Es Devlin, Poemportraits’deki sistemin nasıl işlediğini şöyle anlatıyor; “Mevcut ifadeleri kopyalamıyor ya da elden geçirmiyor ama eğitim modelini karmaşık bir istatistiksel model çıkarmak için kullanıyor. Sonuç olarak algoritma öğretilen şeyin tarzını taklit eden orijinal ifadeler üretiyor.”
Fotoğraf: Poemportraits
Ben “humor” (mizah) kelimesini yazarak iki mısralık şiirimi oluşturdum. Teknik olarak zayıf olsa da metafor kullanmadı değil. Zaten üretilen mısralar bazen derin bazen de tamamen anlamsız olabiliyor. Bu projenin en çok ilgi çeken taraflarından biri üretilen her iki mısralık şiirin kolektif bir şiir oluşturmak için birleştiriliyor olması. Bu kolektif şiir, dünyanın dört bir yanından insanların algoritmayı kullanmasıyla meydana geliyor. İsterseniz “Poemportraits”in web sitesinde kendi mısranızı oluşturup kolektif şiirin bir parçası olabilirsiniz.
Peki, yapay zekanın sanat alanındaki bu ilerleyişi insanlık için ne ifade ediyor? Distopik bir kurgu gibi, makineler insana ait olduğunu sandığımız her şeyi ele geçirecek mi? Yoksa bu velinimeti geleceğimiz açısından verimli ve insanlığı ilerletici olarak kullanmak bizim elimizde mi? Doğal kaynakları verimli kullanmak ve korumak, hastalıkların önüne geçmek, sanatta kültürde daha çok ilerlemek… Ya da teknolojiyi her şeyi yok eden bir silaha çevirmek. İkisi de hala bizim elimizde…