Türkiye’nin İlk Grafik Tasarımcısı İhap Hulusi Görey

Türkiye’nin İlk Grafik Tasarımcısı İhap Hulusi Görey

YAZAN: RABİA GÖKÇE YAZICI

Güçlü, bağımsız ve modern bir ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biri topluma doğrudan, çağdaş bir tavırla seslenebilmektir. Bunun içinse grafik tasarım alanında yetişmiş yetenekli sanatçılara ihtiyaç vardır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyacı tam da bu doğrultuda seçkin bir kurumsal kimlik yaratmaktı. Bu kimliği yaratan ve türk grafik sanatının kurulmasını sağlayan kişi, Ludwig Hohlwein’in öğrencisi İhap Hulusi’den başkası değildi.

İhap Hulusi 1898’de Mısır’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İngiliz Okulları’nda tamamladıktan sonra küçük yaşlardan itibaren resme olan ilgisi sayesinde Kahire’den Almanya’ya gitti. Üç yıl boyunca Ludwig Hohlwein’in atölyesinde resim dersi alan İhap afiş bölümüne geçerek reklam alanında uzmanlaştı. Ardından ülkesinde yeni olan ve henüz gelişmeyen bu sektöre katkı sağlamak için, Türkiye’ye döndü ve afiş çalışmalarına burada devam etti.

Türkiye’ye döndükten sonra ilk siparişini 1926’da İnci Diş Macunları adlı bir markadan aldı. İhap’ın ses getiren tasarımı onun birçok markayla çalışmasını sağladı: Vog Çorapları, Milli Piyango, Tekel, Kulüp Rakısı, İş Bankası, Ziraat Bankası, Garanti Bankası, Piyale Makarnaları, Kodak, Kurukahveci Mehmet Efendi, Sümerbank, Ford, Bayer, Spor Toto ve daha nice marka.

Tüm bu işlerin yanı sıra İhap’a bizzat Atatürk tarafından çok özel bir sipariş geldi. İhap 1932’de Alfabe kitabının kapak tasarımını yaptı. Adına hazırlanan belgeselde bu çalışmayla ilgili Etem Çalışkan şunları söylemiştir: “Günaydın… 78 yıl önce kendisini tanıdığım, bu yıl 115. doğum gününü kutladığımız büyük sanatçı, afiş sanatçısı, grafik sanatçısı İhap Hulusi’ye günaydın. Çünkü 78 yıl önce ilkokula başladığım gün, o da sıramın üzerindeki alfabede bana günaydın demişti.

Aynı zamanda İhap’ın çalışma biçimine vurgu yapan Etem Çalışkan: Her şeyden önce çok disiplinli çalışırdı. İlk aşamada kendisine gelen konuyu tasarlar, kompozisyonunu kurar ve eğer kompozisyonun içinde insan unsuru varsa tiplerin seçimi için titiz bir arayışa girerdi. Bu iş için ailesinden veya yakınlarından yararlanarak, onların fotoğraflarını çekerdi. Daha sonra ise hazırladığı kompozisyona onları en iyi şekilde yerleştirme çalışmasına başlardı. İhap Bey’in anlattığına göre, Almanya’daki hocası Hohlwein de bu sistemle çalışırmış. Sanıyorum Hohlwein, dünya afiş sanatında, fotoğraftan resme geçiş çalışması yapan tek sanatçıymış. İhap Hulusi de en az hocası kadar başarılı eserler vermiştir.”

İhap Hulusi yeni kurulmuş bir ülkenin uzman ilk tasarımcısı oldu. Türkiye’nin ilk yıllarından beri kurumsal kimlik ve görsel anayasa oluşturdu. Bizlere ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel yaşamdan izler bıraktı. Yaşamı boyunca bu meslekte zorluk çekse de Türkiye’nin ilk afiş sanatçısı olmaktan mutlu olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir:

“Resimden, bunun kompozisyonundan, renkten anlamayan siparişi verenler olmuştur. Bunlar, gereksiz ve anlamsız müdahalelerle yaptığım resimleri bozmuşlardır. Örneğin boş gördükleri yerlere yazılar sıkıştırarak kompozisyonu bozmuşlar, resimdeki renkleri değiştirmişlerdir. Bu koşullar altında çalışmak zor oluyordu. Sanat, yetenek ve zevkimi, para kazanmak uğruna feda etmek zorunda kalıyordum. Baskıya da gereken önem verilmediği için afişlerdeki renkler bozuk çıkıyordu. Bu bozukluk, en çok piyango biletlerinde görülüyordu. Yaptığım orijinal iş ile basılmış biletin renkler yönden hiçbir ilgisi kalmıyordu. Fakat bu zorluklara karşın Türkiye’ye ilk renkli afiş resmini getirmiş bir ressam olmam dolayısıyla memnun ve bahtiyarım.”

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.