Sembolist Bir Ressam: Hugo Simberg

Sembolist Bir Ressam: Hugo Simberg

YAZAN: DİLEM CENGİZ

Sembolizm terimi ilk kez 1886’da Stéphane Mallarmé ve Paul Verlaine’in şiirini tarif etmek için Fransız eleştirmen Jean Moréas tarafından kullanılır. Sembolizmin Fransa’da doğduğu ve başka ülkelere buradan yayıldığı kabul edilir. Sembolizm hem resimde hem edebiyatta kendini gösteren, formların, çizgilerin, şekillerin, renklerin ardındaki anlamı vurgulayan bir sanat akımıdır. Sembolist akımı temsil eden sanatçılar, psikolojik gerçeği ifade etmek ve fiziksel dünyanın ardındaki maneviyatı ifade etmek için rüyalar ve hayaller gibi soyut kavramlara form getirirler. Gerçekçilikten ziyade duygulara, fikirlere ve öznelliğe önem verirler. Sembolist çalışmalarda sıklıkla hayal dünyası, melankoli, kötülük, korku, acı, aşk ve ölüm temaları karşımıza çıkar. Ve çoğu sanatçının içsel dünyasını ifade eden bireysel çalışmalardır.

Fin Sembolizmi ise 19. yüzyıldan 20. yüzyıla değin süren Finlandiya Özgürlük hareketinden büyük ölçüde ilham alır. “Yaralı Melek” tablosuyla sembolizmin kilit isimlerinden biri olan ressam ve fotoğrafçı Hugo Simberg ise 1873’te Finlandiya’da doğar. 1891’de Viipuri Sanat Dostları Çizim Okulu’na girer. 1893-1895 yılları arasında Fin Sanat Derneği Çizim Okulu’nda çalışır ancak 1895 senesinde Akseli Gallen-Kallela’nın vahşi doğa stüdyosunda özel öğrenci olmaya karar verir. Kallela ona inanıp en kötü eleştirilere maruz kaldığı dönemde bile cesaretlendiren ustasıdır.

1896’ta Londra’ya, 1897’de ise Paris ve İtalya’ya gider. Bu yıllarda “Sonbahar”, “Müzik Çalan Şeytan”, “Alexandra Teyze” de dahil olmak üzere tablolarını sergiler. 1898’teki bir sergi Simberg’in hayatının dönüm noktası olur. Eleştirmenler artık onu ciddiye almaya başlar. 1898’te Finlandiya Sanatçılar Derneği’ne kabul edilir. Yakaladığı başarı sayesinde Viipuri Sanat Dostları Çizim Okulu’nda öğretmenliğe atanır. 1904’te Tampere’deki Saint John Kilisesi’nin içini dekore etmek üzere görevlendirilir.

Simberg için sembolizm kendi iç dünyasını ifade etmenin tek yoludur. En sık kullandığı iki karakter “Zavallı Şeytan” ve “Ölüm”dür. Çoğunlukla ürkütücü ya da doğaüstü temalar görülür. Örneğin, “Death Listens” (Ölüm Dinler) tablosunda ölüm, keman çalan bir adamı dinleyen, siyah paltolu ve boynu büyük bir iskelettir. Muhtemelen yatakta yatmakta olan yaşlı kadın için oradadır. Yaşlı kadının yatağı üzerinde bir saat vardır ve “Ölüm” elinde üç dal çiçekle genç adamın keman çalmasını bitirmesini bekler.

Hugo Simberg’in dünya çapında ün kazanan tablosu ise “Yaralı Melek”tir. Simberg 1902’te büyük bir sinir krizi geçirir. 1903 senesinde hastaneden çıktıktan sonra bu tabloyu yapar.

Bu tabloda iki erkek çocuğu yüzleri asık bir ifadeyle, yaralanmış ve gözleri bandajlı bir meleği sedyede taşır. Simberg bu tabloyu çok uzun bir sürede tamamlar. İlk eskizleri 1898 yılına kadar takip edilebilir. Çeşitli denemeler, fotoğraflar kompozisyonun son halinin çeşitli aşamalarını yansıtır. Ancak melek her zaman merkezi figür olmayı korur. Aynı zamanda sahnenin geçtiği yer Helsinki’de gerçek bir yerdir. Bu tablo çok hızlı bir şekilde başarı sağlar ve Simberg’e Devlet ödülü kazandırır. Bu tablo reklam filmlerinden film sahnelerine kadar birçok farklı alana ilham verir.

Simberg’in resimlerinin çoğu melankolik bir atmosfere sahiptir. “Autumn II” de böyle melankolik bir tablodur. Ayakları ağaç köklerine benzeyen bir iskelet formu bozulmuş bir şekilde yatmaktadır. Sanki mevsim gibi o da kuruyup yapraklarını dökmektedir ve tablonun içinden karlar yağmaktadır.

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.