YAZAN: ŞİRİN ÖTEN
Yıllardır süre gelen dilbilimsel bir yanlışın yarattığı algıdan bahsetmek istiyoruz. “Amara” kökünden gelen ve kelime anlamı “işini aşkla yapan” şeklinde tanımlanabilecek “amatör” sözcüğü ne yazık ki sadece Türkçe’de değil birçok başka dilde de “acemi” yani “iş bilmeyen, yeteneksiz, tecrübesiz” anlamındaki kelimeyle eş tutuluyor. Bir işin amatörü olmak ile o işin acemisi olmak aynı kefeye koyuluyor. Peki, bu Türkçe’ye özgü olmayan gerçek anlamın çarptırılması ne gibi temellere dayanıyor.
Bunu anlamak için “amatör” kelimesinin zıt anlamı olarak görülen “Profesyonel” kelimesine biraz daha yakından bakmak gerekiyor. “Profesyonel” kelimesinin etimolojik kökenine inmek kafamızı fazlaca karıştırabilir zira günümüzde kullanılan anlamından oldukça uzak bir kelime kökünden türetilmiştir. Latince “professio” kökü, “bir şeyin lehine konuşma” anlamına gelir. Ancak Fransızcada meslek anlamına gelen “profession” sözcüğü kelimenin bugün kullandığımız anlamını doğurur. Profesör sözcüğü de akraba bir kökten gelir. Profesör kelimesine kaynaklık eden “profess” kökü de meslek sahibi olma anlamını içerir. Daha karışık ve derin etimolojik çözümlemelere girmeden özetleyecek olursak Profesyonel kelimesi etimolojik kökü sebebiyle iki anlamlı bir kelime olarak günümüze taşınmıştır. Bu anlamlardan biri “ Bir işi para karşılığında, meslek olarak yapan” diğeri ise “Bir işin uzmanı” şeklinde karşımıza çıkar. Amatör kelimesinin, Profesyonel kelimesinin zıt anlamlısı olarak görülmesinin bilimsel sebebi, kelimenin birinci anlamından gelir. Yani amatörler bir işi para karşılığında değil, sevdikleri için yapanlardır. Ancak ikinci anlamın baskınlığı tüm amatörlerin haksızlığa uğradığı algının kapılarını açar. Düz bir mantıkla söyleyecek olursak “Profesyonel uzman demekse amatör de acemi demek” diyerek çıkılır işin içinden. Oysa Amatörün tek bir anlamı vardır. İşini aşkla yapan!
Teknik nedenleri bir tarafa koyarsak, sanat alanında bu amatör profesyonel ayrımının daha psikolojik nedenleri de vardır. Kendini profesyonel bir sanatçı olarak tanımlamak, kapitalizmin başarı kriterlerine maruz kalmak anlamına da gelmektedir çoğu zaman. Kapitalizm iyi ve nitelikli olursak para kazanacağımızı garanti eder. Dolayısıyla kendine profesyonel bir sanatçı diyen kişi yeterince ürün satamazsa “yeterince iyi” olmadığını kabul etmek zorunda kalacaktır. Oysa kapitalizmin bu önermesi, neredeyse hiçbir konuda gerçekçi değildir ancak sanat söz konusu olduğunda külliyen bir palavradır. Sanatçı için başarı kriteri hiçbir zaman çok para kazanmakla ölçülemez. Tarihte tabloları satılmayan, şiirleri yayınlanmayan, kitapları onlarca yayınevinden ret alan, onlarca sanatçıya rastlamak mümkündür. Tüm bu parametreler nedeniyle birçok insan kendine “Profesyonel sanatçıyım” demekten imtina eder. Zira bunu söyleyip yeteri kadar tablo satamazsa bunun bedeli ağır olacaktır. Ne yazık ki günümüzde birçok sanatçı, her ne kadar entelektüel düzeyde bunun doğru olmadığını bilse de, sanatıyla yeteri kadar para kazanamadığında, bunun psikolojik çöküntüsünü yaşamaktan kendini kurtaramaz. Kendi sanatını sorgulamak, yetersizlik hissiyle baş etmek, yeterince iyi olmadığı duygusuyla üretime devam etmeye çalışmak baş edilmesi zor süreçlerdir. Bu yüzden birçok sanatçı kendini “amatör” olarak tanımlayarak bu baskıyı hafifletmeye çalışır. İnanılmaz eserler ortaya koyduğu halde “ben amatör olarak uğraşıyorum” diyen sanatçılarda gördüğünüz şey “tevazu” değil, düpedüz trajik bir “korkma halidir.” Ne yazık ki, bu korku yüzünden kendini amatör olarak tanımlayan sanatçı “amatör” kelimesinin halk arasındaki yaygın yanlış anlamı yüzünden de “acemi” olarak değerlendirilir ve çoğu zaman sanat çevrelerinin kadrajına giremeyen bir yere itilmiş olur. Sanatçının toplumsal saygınlığından da nasibini almaz amatör sanatçı çünkü ne de olsa o bir sanatçı değildir, sanat üretimi “hobi düzeyindedir.(Ne demekse?)” Oysa sanat üretimi söz konusu olduğunda, bir işi faturalarını ödemek için yapan ile sadece sevdiği için yapan arasında bir hiyerarşi kurmaya çalışmak son derece manasız bir çabadır. Zira sanat üretimi salt para motivasyonuyla yapılabilecek bir iş değildir. İnsanların çok sevmedikleri başka işlerde yıllarca devam edebilmeleri mümkün olsa da, ister profesyonel, ister amatör bir sanatçının işini sevmeden sürdürebilmesi olası değildir. Bu perspektiften bakıldığında aslında tüm sanatçılar amatör bir ruha sahiptir. Bu ruh işini çok severek yapan insanların bu işi yaparak faturalarını ödemesinin önünde de bir engel teşkil etmez.
En çok tartışılan konulardan biri de bu sanat yoluyla para kazanma meselesidir. Yine düz mantık kurulmuş bir önermeler yığınıyla karşı karşıya kalırız. “Para kirlidir, sanat kutsaldır. Para için sanat yapılmaz!” Bu siyah-beyaz bakış açısının grileşmesi elzemdir. Öncelikle para insanların yaşamlarını sürdürmek için icat edilmiş bir araçtır ve ona manevi anlamlar yüklemek bize bir şey kazandırmaz. Herkes her şeyi üretemeyeceği için paranın, ihtiyaçları karşılamak için kullanılan bir değiş tokuş aracı olduğunu unutmamak gerekir. Bir ressamın boya almak için paraya ihtiyacı vardır. Hiçbir boya üreticisi ressamların ömür boyu boya ihtiyacını karşılamaz. Yeni resimler yapabilmek için daha önceki resimlerini sattığı için ressamları eleştirmek realiteden uzak bir yaklaşım olur.
Tüm bunların toplamından anlayabileceğimiz gibi amatör – profesyonel ayrımı sanat için neresinden tutsak elimizde kalan suni bir sınıflandırmadır. Sanat üretiminde esas olan istikrar ve sabırdır. Sürekli yeni eserler ortaya koyan biri, henüz hiçbir eseri satılmamış olsa da sanatçıdır. Amatör ve Profesyonel arasındaki tek fark, eserlerini paylaşma noktasındaki tercihleri olarak tanımlanabilir. Profesyonel olanlar daha sistemli bir pazarlama faaliyeti yürütmeyi tercih edebilirler. “Pazarlama” da yine sanatçıya yakıştırılmayan bir kavram olsa da bir realitedir.
İster amatör, ister profesyonel olun sanat üretiminin tekniği değişmez. Renkler başkalaşmaz, nota sayısı artmaz, sözcükler eksilmez. Sanat üretimi söz konusu olduğunda toplumsal yargılara ve ezberlere yeniden bakmak ve sanat üretmeyle ilgili bizde yaratabileceği etkileri fark etmek büyük önem taşır. Amatör sanatçıyım diyerek iddiasız ve istikrarsız olmak, profesyonel sanatçıyım diyerek başarıyı satılan eser sayısıyla ölçmek, içine düşülen yaygın tuzaklardır. Sanatçıyı diğer insanlardan ve meslek erbaplarından ayırabilecek yegâne fark, yüksek farkındalık seviyesi olmalıdır. Yaratıcı bir ifade biçimi geliştirebilmenin belki de tek yolu farklı görme biçimleri edinebilmektir. Sanatçıların sadece tekniği değil tüm kavramları yeniden sorgulayarak, bizlere yepyeni bakış açıları kazandırmaları umuduyla…