Sanata Küstürmeseniz Nasıl Olur?

Sanata Küstürmeseniz Nasıl Olur?

YAZAN: RABİA GÖKÇE YAZICI

Her insanın doğrudan ya da dolaylı yollarla sanata bulaşma isteği vardır. Kimileri yaratıcı ve başarılı işlere imza atar ve ardından sanatçı diye söz ettirirken kimisi de sanata başladığıyla kalır ve bu uğraşını devam ettirmez. Öncelikle insanları bu yol ayrımında yönlendiren en büyük şey yetenek yanılsamasıdır. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz bazı klişeler vardır: Sen şu konuda çok yeteneklisin devam etmelisin yahut kalem bile tutamıyorsun çizim yeteneğin yok başka bir alana yönelmelisin. Elbette ki insanoğlu için yetenek yadsınamaz bir gerçek fakat ne yazık ki yeteneğin tanımı hakkında büyük yanılgılar mevcut. Yetenek doğuştan gelen ve elinize kalemi alır almaz sizi Da Vincileştiren bir sihir değildir. Piyanoyla tanışır tanışmaz Mozart olamayacağınızı bilmeniz gerekir. Bob Ross’ın da dediği gibi “yetenek peşinde koşulan bir ilgi alanıdır”.

İlk okul düzeyinden itibaren öğrendiğimiz temel dersleri hatırlayalım. Alfabe dahi bilmiyorken her birimiz okuma-yazma öğrendik. Sıfırdan itibaren öğrendiğimiz rakamlarla işlem yapar hale geldik. İlk denemelerde hiçbirimiz muazzam başarılara imza atmadı. Her birimizin bu becerilere ulaşmasını sağlayan yegane şey sabırla çalışmaktı. Tüm başarısız denemelere rağmen kimse bizi yetenekli olup olmadığımız hakkında sorgulamadı. Kimse bizi bu öğrenme sürecinden vazgeçirmedi. Öyleyse işin içine sanat girince neden yetenek mevzusu bu denli ilahlaştırılıyor?

Bireylerin birbirinden en büyük farkı öğrenme hızlarıdır. Ne yazık ki eğitim sisteminde, özellikle sanat alanında, bu görmezden gelinen bir gerçek. Bireylere sanatın herhangi bir dalını öğrenebilmeleri için eşit fırsatta zaman aralığı tanınmıyor. Eğer ilk denemede standardın üstünde işler yapabilirsen gelecek için umut vaat ediyorsun demektir. İlkokuldan başlayarak akademik anlamda sanat dersi veren kurumlar dahil yaşanan bu ayrım ne yazık ki bireyleri küstürüyor. İlgi alanlarına yönelmekten vazgeçiyorlar. En önemlisi hiçbir zaman tam anlamıyla potansiyellerini keşfedemiyorlar ve en ufak başarısızlıkta yeteneksiz olduklarını düşünüyorlar.

Eminim ki hepimiz hayatımızın bir evresinde böyle bir ayrımı yaşadık ya da şahit olduk. 10 yaşındaki ilkokul öğrencisi bir çocukla aramızda geçen diyalogdan bahsetmek istiyorum. Karşılaştığım bu çocuğa resim yapıp yapmadığını sorduğunda bana söylediği şey yeteneksiz olduğuydu. Konuyla ilgili detayları öğrenmek için sohbeti uzattığımda ise şu cevapla karşılaştım: “aslında resim yapmayı çok seviyorum ama saçma şeyler çiziyormuşum ve öğretmenim yeteneksiz olduğumu söyledi” Yaşanan bu durum aslında her şeyin özeti niteliğinde. Gelecek için yapılan en büyük yanlış bu. Bu örnekteki gibi nice çocuk bu denli küstürülmese belki de kısa bir zaman aralığında büyük yollar katedilecek, ilgili bireyler sanata bulaşmaktan keyif alır hale gelecek.

Sürekli endişelenmek ve yetersiz hissetmek herkes için moral bozucu. Üstelik bu becerilerin çalışarak kazanılmayacağına körü körüne inandırılmış olmak daha büyük bir yıkım. Eğer yeteneğin tanımı ve sanatla ilişkisi doğru algılanabilirse insanlar daha mutlu olabilir. Yetenek ve yaratıcılık geliştirilebilir değerlerdir. Bunun için sadece içinizdeki gücü keşfetmeniz gerekir. Bunun en kestirme yolu kendine güvendir. Her birimiz kendimizden başlayarak bu batıl inancı yıkabilirsek sanat konusunda daha gelişmiş bireyler, daha gelişmiş bir toplum olabiliriz.

Back to blog

3 comments

Kesinlikle! Size katılıyorum :)
Her bir birey içinde yıldız tozu saklar, onlar bizi biz yapanlardır, az ya da çok.Asıl önemli olan o ışıltıyı farkedebilen gözlere sahip olmak ki günümüzde ne yazık ki sadece yıldızı bol olanlara ilgi yoğun. Kimsenin başka ışıltıları fark edecek zamanı yok güneş gözlüğü takılı gözlerimizi kendi ışığımızdan alamıyoruz.

Beste Güngör

Ne güzel dile getirmişsiniz.

Tülay

Cok dogru bir noktaya parmak basmis cok iyi bir yazi. Yetenek kelimesi dilimizde nedense “imkan” gibi kullaniliyor. Halbuki insanları yetenekli ve yeteneksiz diye ayırmak çok saçma. Yazildigi gibi küstürülmüşler ve denemeye devam edenler var aslında sadece.

Tunc Suerdas

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.