YAZAN: ŞİRİN ÖTEN
Başlıktaki soruyu Fransız Graffiti sanatçısı JR ilk duyduğunda, belki de bu yazıyı okuyan bir çok insan kadar ümitsizdi ama sonra…
JR, bugün yüz yılın en önemli ve en geniş kitlelerine ulaşan bir sanat projesinin mimarı. Sanat ile dünyayı ters düz edebileceğini düşünüyor ve bunu başarma yolunda azımsanmayacak bir noktaya gelmiş durumda. JR’ın “Inside Out” projesi, kağıt ve yapıştırıcının büyülü gücünü keşfetmesiyle başlıyor. Temas ettiği insanların hikayelerini anlatmak ve onları görünür kılmanın yarattığı büyük etkiyi deneyimledikçe, sanatın dönüştürücü gücünü de hepimize göstermiş oluyor JR. TED Prize konuşmasını aşağıdaki linkten izleyerek projenin detaylarını ve gelişimini ayrıntısıyla öğrenebilirsiniz. Bizim bu yazıda değinmek istediğimiz konu ise JR’ın sanat algısındaki yenilikçilik ve cesaret.
Bir graffiti sanatçısının sergi salonları, sokaklardaki duvarlardır. Belki de ilk tartışma burada başlıyor. Sokaklardaki boş duvarları boyadığımızda bu sanat olur mu? Birinin sanatçı sayılabilmesi için eserlerini, bir galeride ya da müzede sergilemesi gerekmez mi? Günümüzde hala toplumun önemli bir kesimi, sanat galerilerine girmeyen eserlere, sanat galerilerini reddeden sanatçılara karşı önyargılı bir tutum içerisinde. JR tüm konuşmalarında kendini bir sokak sanatçısı olarak tanımlıyor ve eserlerini sergilemek için galerileri benimsemediğini dile getiriyor. JR’ın bunu sıkça dile getiriyor olması bir tesadüf değil, mevcut egemen sanat algısına karşı, zorunlu bir savunma refleksi aslında. JR ne yazık ki kendisini “sokak sanatçısı” olarak tanımlama ihtiyacı duyuyor ve eserlerinin galerilerde olmayışının kendi tercihi olduğunu, her defasında vurgulamak zorunda hissediyor. Bir yandan da bu tavır, sessiz bir eleştiri niteliğinde, zira JR eserlerinin doğrudan insanlara ulaşması gerektiğini düşünüyor ve aracıların koyacağı filtrelere takılmak istemiyor. İnsanların onun sanatını reddetmediğini, benimsediğini ve sahiplendiğini özellikle vurguluyor. JR ortaya koyduğu sanat eserleri ve onların alımlayıcısı arasında sağlanan bu mütabakatın mecburen gerilla usulü olduğunu da uzun uzun anlatıyor, anlatma ihtiyacı hissediyor.
JR duvarları boyamak yerine, fotoğraflarla bezemeyi Fransa’da yaşanan toplumsal olaylar esnasında keşfediyor. Bu ilk kıvılcımdan sonra aslında yaptığı tek şey insanların fotoğraflarını çekmek ve bu fotoğraflarla binaları, duvarları kaplamak. Bu düzlemden bakıldığında JR, günümüzde ustalık gerektiren bir dehaya ihtiyaç duymuyor. Bir kamera, biraz kağıt ve yapıştırıcı hepsi bu… Üstelik çoğu zaman duvarları bezeme işini de bizzat kendisi değil temas ettiği başka insanlara yaptırıyor. Örneğin Brezilya’nın suç oranı yüksek bir mahallesinde, sosyal hayatta kendilerine yer bulamayan kadınların fotoğraflarını çekip, onların dev posterlerini mahallenin erkeklerine taşıtıyor. Böylece bir diyalog başlatmış, gördüğü ve dönüşmesini istediği bir durumu sanatı kullanarak gündeme getirmiş oluyor. Brezilya polisinin ve medyasının asla giremediği bir mahalleye sanatıyla giriyor ve insanlara kendini kabul ettiriyor. Brezilyanın suç batağı olarak gördüğü bir mahalleyi bir açık hava galerisine çevirirken temas ettiği insanlar onun sanat malzemesini etkiliyor. Fotoğrafları kağıt yerine vinile basmasının sebebi eserlerin daha iyi görünmesi değil, o eserlerle kapladığı çatıların yağmurda akmamasını sağlamak. Sanatçının sanat malzemesinde yaptığı bu değişikliğin nedeninin, salt estetik kaygılar olmayışı, sanatın bir soruna çare olmasını da hesaba katıyor olması onun sahip olduğu sanat algısının sınırlarını da görünür kılıyor. Sanatçının sanat malzemesini değiştirecek kadar etkileşime açık ve kibirden uzak oluşu ile sanatı galerilerden dışarı, sokağa çıkarmak istemesi arasında sıkı bir bağ olduğu aşikar. JR aslında sanat kavramını, kalıpların dışında, sınırsız bir düzlemde algılayarak sanatın dünyayı değiştirme potansiyelini açığa çıkarıyor. Dünyanın çok başka coğrafyalarında temas ettiği insanlarla etkileşerek kendi sanatına bir yol çiziyor ve onu inşa ediyor. Bir sanatçı olarak beceriyi fetişleştirmediği için, Inside Out projesinin bugün geldiği nokta daha da dikkate değer. Proje için kurulmuş web sitesine, dünyanın her yerinden tıklayarak göstermek istediğiniz, hikayesini paylaşmak istediğiniz kişilerin ya da durumların fotoğraflarını yükleyebiliyorsunuz. JR onları size dev posterler olarak geri yolluyor. Tüm dünyayı sanat galerisi olarak gören JR, bu galeriye kendi eserini koymak isteyen insanların sanatçı olması gibi bir şart getirmiyor. Kendi yaptığı işin herkesin yapabileceği bir iş olduğunu söylemekten çekinmeyecek kadar açık yürekli bir davranışla, sanatçı tanımını da yeniden tartışmaya açıyor ve insanları cesaretlendiriyor.
http://www.insideoutproject.net
Biz Kutuda Sanat Var ekibi olarak, JR’ın sanatçılığından ve projesinin bir sanat projesi olduğundan zerrece şüphe duymuyoruz. Ancak yüzyıllardır sanat otoritelerinin kriterleri, sanata yüklenen anlamlar, estetik normların belirleyicisi konumunda olan sanat eksperleri için, JR ve projesinin tartışılacak tarafları olduğunu öngörebiliyoruz. Inside Out projesinin bugün geldiği noktada, poster baskısı yapıp bunu insanlara postalayan bir platformun, dünyanın en büyük sanat projesini yarattığını, sanat ile dünyayı değiştirme olasılığını gündeme getirdiğini düşününce kulağa alışılmışın dışında geliyor. Bu yüzden kabullenmesi biraz zor. Sanatın yüksek yerlerde ve ulaşılmaz olduğuna inanlar için biraz incitici olduğu bile söylenebilir. Ancak JR’ın konuşmasını dinledikten ve web sitesini ziyaret ettikten sonra “sanat aslında ne ki?” sorusunu sormaya başlayarak, herkesin değişime ayak uyduracağına hayal etmek bize keyif veriyor.
1 comment
Öncelikle biraz araştırma yapacağım ve daha sonra Tedx konuşmasını izleyeceğim,az önce hayatımı etkileyecek bir insanla tanıştım çünkü.