YAZAN: DİLEM CENGİZ
İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare’i sevmeyen, ondan etkilenmeyen birini bulmak zordur. Kim sevmez ki 1600’lü yıllardan gelip günümüze tesir edebilen, o yoğun duygular ve zekice kurgulanmış metinlerin arasında kaybolmayı? Yazılmasının üzerinden çok uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen aşkı, öfkeyi, arkadaşlığı, yalnızlığı bugün bile onun dizelerinin arasında bulabiliriz.
Shakespeare’in en önemli sayılabilecek dehalarından biri, mitolojik hikayeleri, geleneksel halk anlatılarını ve tarihsel olayları yeniden ele alıp kendi diliyle yorumlaması ve onlardan birer edebiyat şaheseri çıkarması diyebiliriz. Shakespeare’in etkilendiği eserlerin olduğu kadar, Shakespeare’den esinlenen eserlerde var. Bu karşılıklı etkileşim resim sanatında da karşımıza sıklıkla çıkıyor.
Venüs ve Adonis
Titian, Venüs ve Adonis, 1554
1592-1593 yıllarında yazılan bu şiir, ölümlü Adonis’i baştan çıkarmaya çalışan aşk tanrıçası Venüs’ün mitolojik hikayesinin yeniden anlatımıdır. Şiir Londra’da önemli bir matbaacı olan Richard Field tarafından basılır. Bu Shakespeare’in yazar olarak adının yer aldığı ilk kitap olur.
Shakespeare Venüs ve Adonis’i yazarken kaynak olarak Ovid’in Dönüşümler kitabından yararlanır. Shakespeare Ovid’in öyküsünün hem karakterlerini hem de olayların seyrini değiştirirken, öyküyle beraber 74 dizeyi de 1194 dizeye genişletir.
Birçok araştırmacı Shakespeare’in aynı zamanda, Venedik Rönesans sanatçısı Titian’ın Venüs ve Adonis isimli tablosunu bir yerde görmüş olabileceğini öne sürer. Bu pek de olasılık dışı değil. Çünkü Ovid’in anlatısında Adonis, Venüs’ün tutkulu aşkına karşılık verirken, Shakespeare’in yeniden ele alışında Adonis’i mahcup bir delikanlıya dönüştürür. Titian’ın Venüs ve Adonis anlatımı ise Shakespeare’in anlatımına daha yakındır.
Hamlet
John Everett Millais, Ophelia, 1852
Shakespeare “Olmak ya da olmamak/İşte bütün mesele bu!” dizeleriyle aklımıza kazınan Hamlet’i de tarihten esinlenerek kaleme alır. Danimarkalı tarihçi Saxo Grammaticus yaklaşık 1185 yıllarında “Amleth”te amcası babasını öldüren ve kraliçeyle evlenen efsanevi bir prensten bahseder. Fransız şair François de Belleforest de 1608’de İngilizceye çevrilen eserinde aynı anlatıyı yeniden öyküleştirir.
Hamlet metninin en etkileyici olaylarından biri Ophelia’nın ölümüdür. Söğüt ağacını çiçeklerle süsleyen Ophelia, kazara suda boğulur. Bazı araştırmacılara göre ise Ophelia’nın ölüm şekli Shakespeare’in ailesinden birini kaybederek deneyimlediği trajik bir olaya dayanır.
Kral Lear
William Dyce, Fırtınada Kral Lear ve Soytarısı, y. 1851
İlk kez 1605 senesinde gösterilen Kral Lear ise 1800’lü yıllarda yaşayan bir ressama ilham verir. Böylece İskoç ressam William Dyce’ın Kral Lear ve soytarısını resmettiği tablo günümüze ulaşır.
Kral Lear’in soytarısıyla birlikte resmedilmesinin önemi, soytarının anlatı içerisindeki öneminden kaynaklanır. Shakespeare’in diğer soytarılarının aksine isimsizdir fakat isimsiz olması önemsiz olmasından değil temsiliyetinin evrenselliğinden gelir. Efendisinin budalalıklarına yorum yapar, onu uyarma hakkını kendinde görür. Soytarı olduğu gerçeğini kabul eden, diğerlerini aptal durumlara düşünen saf bir soytarıdır. Gerçeklerin farkında olmayan, kendisine söylenen yalanlara inanan, kaderin soytarısı haline gelen Kral Lear ve onun tam aksi konumda olan soytarısı arasında benzersiz bir ilişki vardır.