YAZAN: RABİA GÖKÇE YAZICI
Rene Magritte sürrealist resmin en önemli temsilcisidir. Eserlerinde düş ürünü temaları işlemiş, basit nesneleri tuhaflık kavramlarıyla harmanlamıştır. Bir süre çalışmalarını kübizm ve fütürizmden etkilenerek devam ettirmiş olsa da tanınırlığını sağlayan akım sürrealizmdir. Eserlerindeki en büyük amacı seyircinin dünyayı görme şeklini sorgulatmak, sanatın sınırlarını yok etmek ve bunu düşünsel bir temele dayandırmaktı. Magritte bu konuyu şöyle ifade eder: “Benim resimlerim hiçbir şey anlatmayan görsel imgelerdir. Akla gizemi getirirler. Doğrusunu isterseniz, benim resimlerimi gören biri kendine şu basit soruyu sorar: Bunun manası ne? O resmin bir manası yoktur çünkü zaten gizem de aslında hiçbir şeydir, bilinmeyendir.”
Magritte’nin tanınırlığını sağlayan en önemli resimlerinden biri “la trahison des images” yani “imgelerin ihaneti” sözler ve imgeler arasındaki zıtlığı yansıtan, döneminde büyük tartışmalara sebep olmuş bir eserdir. Bu resimde gerçekçi bir pipo imgesi ve bu imgenin altında Fransızca “ceci n’est pas une pipe” yani “bu bir pipo değildir” yazmaktadır. Gerçekçi çizilip renklendirilmiş bir pipo resmine rağmen bu bir pipo değildir çünkü gerçek değildir. İmgeler sadece gerçeğin temsilcileridir. Bu eserinden sonra döneminde eleştirilere maruz kalan Magritte eserini şu şekilde özetlemiştir: “Meşhur pipo! İnsanlar bunun yüzünden ne çok kınadılar beni. Ama yine de, pipomun içini doldurabilir misiniz? Hayır! Çünkü o sadece bir gösterim, öyle değil mi? Öyleyse eğer resmimin üstüne bu bir pipodur yazsaydım yalan söylemiş olurdum” Magritte 1928-1929 yıllarında görüntülerin ihanetiyle modern insanlığın sorgulamak yerine anında kabul etmeye elverişli tavırlarını sorgulamış, seyircinin de bunu sorgulamasını istemiştir.
Magritte’nin diğer önemli bir eseri “the lovers” yani “aşıklar” pipo resmiyle aynı yıllarda yapılmıştır. Karşımıza her zamanki gibi gizemli, derin ve sorgulatacak bir eser çıkaran Magritte bu sefer sadece imgelerle çalışmış ve dilin gücünü kullanmamıştır. Resimdeki iki figürün samimi hallerine rağmen fiziksel olarak tam anlamıyla temasa ulaşamamaları seyirciyi çarpıcı bir biçimde sorguya davet etmektedir.
Üzerine birçok farklı teori oluşturulan bu eser için en güçlü yorum yaşanılan hiçbir ilişkinin şeffaf olamayacağıdır. Kişinin gerçek doğası asla anlaşılamaz ve ikili ilişkiler de bile duvarlarla karşılaşırsınız. Eser için oluşturulan diğer bir teoriye göre ise engellere rağmen aşıklar birbirlerine ulaşır çünkü aşkın tanımı zor olanın ötesine geçebilmektir. Teorilerden en yaygın olanı ise Migrette’nin çocukken yaşadığı bir tramvayla alakalıdır. Migrette 14 yaşındayken intihar eden annesinin cesedinin sudan çıkarılmasına şahit olmuştur. Bu esnada annesinin yüzüne dolanan ıslak geceliği bu görüntüyle ilişkilendirilir.
Hangi teori doğrudur elbet tartışılır. Hangisi kabul edilirse edilsin bilinen en temel gerçek Magritte’nin eserlerinde bu engellenmiş arzuları, gizemi ve sıradan nesneleri sıklıkla görüyoruz ve bütün bunları harmanlamak onun sanatının bir parçası.
1 comment
Bilgilendirici