“Tuval, içinde faaliyette bulunulan bir arenadır.” - Paul Jackson Pollock
20.yüzyılın en önemli ressamlarından biri kabul edilen Pollock soyut dışa vurumculuk akımının öncüsüdür. Kendine has teknikleriyle, özellikle de aksiyon resim (action painting) ve damlatma (drip painting) yöntemiyle resme farklı bir boyut katmıştır. Gelenekleri yıkmış, resim yaparken kesici aletler kullanmıştır. Boyayla dans eden adam olarak hafızalara kazınmıştır.
Pollock’un sanatla tanışması güzel sanatlar lisesine kaydolmasıyla başlar. Bu süreçte bir sürü önemli ismin atölyelerine katılır fakat uyumsuzluğu sebebiyle atılır. Sonraları tekrar kabul edilse de okul yönetimiyle yaşadığı sıkıntılar onun kendi sanat anlayışını aramasını sağlayacaktır. Bu arayışta karşılaştığı bir kitap onun hayatının dönüm noktası olur. John Graham tarafından yazılmış Primitif Sanatlar ve Picasso adlı makale Pollock’un bilinçaltıyla sanat arasında bir ilişki kurmasının başlangıcı olarak kabul edilir. Pollock hayatının bu arayış döneminde asi karakteri ve alkol problemi sebebiyle iyice özüne döner ve sanat akademisinden olan öğretmeni Thomas Hart Benton’la da çalışmayı reddederek tamamen kendi stillerini yoğunlaşır.
İyi bir çizer olmayan Pollock iyi bir gözlemciydi. Söyleyecek bir dolu düşüncesi vardı. Bunları ifade etmenin yolu da ürettiği bilinçaltı yöntemlerden geçiyordu. Bu yöntemlerin başında yer alan aksiyon resmi Pollock’un kısa bir süre içinde tanınmasını sağladı. Daha önce böyle bir teknikle karşılaşmayan sanat severler bu tekniği ve Jackson’ın eserlerini çok sevdi. Elbette ki bu sanatı benimseyen bir grup olduğu gibi bunu sanat olarak yorumlamayan, bu resimleri kaba ve kaotik bulan bir kesim de yok değildi.
Peki döneminde çığır açan bu yeni teknik neydi? Nasıl kullanılıyordu? Bu resim anlayışı boyanın tuval üzerine rastgele dökülmesini temel alıyor. Resimde nesneler değil hareket ön planda ve teknik her türlü ön hazırlığa karşı çıkıyor. Bu sanat anlayışı yüzeye anında ve dikkatsizce dökülen boyanın fiziksel hareketlerle şekillendiği bir resim üslubudur. Tuvalin üstünde oluşan biçimler tamamen harekete bağlı belirir ve ressamın fiziki hareketlerinin doğrudan esere yansımasını amaçlar. Soyut sanat disiplini ve Pollock’un sanata bakış açısı Kutuda Sanat Var’ın da pek çok sanat kutusuna ilham verdi. Üfleyerek Boyama, Renk Cümbüşü, Soyutla Spatula ve Mürekkep Üflemece sanat kutuları soyut sanata adım atmak isteyen pek çok sanat meraklısı için ilk adım oldular.
Pollock’u döneminin en ünlü ressamı yapan tek şey ürettiği bu teknik değildi. II.Dünya Savaşı sebebiyle Amerika’ya göçen sanatçılar New York’u sanatın merkezi haline getirdi. Kendine yeni bir kültür ve imaj yaratmak isteyen Amerika için bu vazgeçilmez bir fırsattı fakat Avrupa’dan göç etmiş sanatçıların tekniği taklitten öteye geçemiyordu. İlk kez Jackson Pollock’la birlikte resim sanatında Avrupa taklit edilmemiş, Amerikan resim sanatı özgün içerikler ortaya koyabilmişti. Hatta çoğu yorumcuya göre bu bir meydan okuma olarak değerlendirilir.
Jackson Pollock ardında sayısız eser bıraktı. Bizlere öğrettiği özgün bakış açılarıyla sanat kavramını çeşitlendirdi. Pollock’a göre dışavurum sanatın ta kendisiydi. Söylenecek bir şey varsa, hiçbir kural ve düzen buna engel değildi. İnandığı şekilde yaşadı ve sanatını icra etti.