Otoportreleri ile Van Gogh’un İzinde

Otoportreleri ile Van Gogh’un İzinde

YAZAN: DİLEM CENGİZ

30 Mart 1853’te Hollanda’da doğan Van Gogh çocukken çizim yapmasına ve gençliğinde bir sanat satıcısının yanında çalışmasına rağmen 28 yaşına kadar sistemli bir şekilde resim yapmaz. Akıl hocası olarak gördüğü Anton Mauve’yle birlikte bir tür “köylü resimleri” üreterek sanatsal kariyerine başlar. Şaşırtıcı olsa da Van Gogh’un bu sanatsal kariyeri sadece on yıl sürer. Yine de bu süre içerisinde en az 39 otoportreyi tamamlar. 

Bu portreler Van Gogh’un görünüşüne bir göz atmanın yanı sıra, sanatçının resim yapmaya başlamasından, akıl hastalığı ile savaşına kadar hayatının gidişatının izlerini sürmemizde yol gösterir. Her birinin bize Van Gogh’un hikayesinden bir bölüm gösterdiği ve sanat tarihinin önemli anlatı parçalarını sunduğu beş otoportreye birlikte bakalım.

“Ressam Olarak Otoportre” Van Gogh’un elinde paletle bir şövale önünde durduğunu tasvir eder. Bu tabloyu 33 yaşında Antwerp’te yaşadığı dönemde tamamlar. En eski çalışmalarından biri olmasının yanı sıra, Van Gogh ilk kez kendini bir sanatçı olarak resmeder.

Van Gogh, “köylü resimleri”nin satmadığı gerçeğiyle yüzleşene kadar “Self-Portrait as a Painter” tarzında resim yapmaya devam eder. Saygın bir sanat satıcısı olan kardeşi Theo’nun yardımıyla bile alıcı bulamaz. Diğer başarılı sanatçıların izinden gitmek için Paris’e taşınmaya karar verir. Bu sürede daha aydınlık bir palet geliştirir ve “Hasır Şapkalı Otoportre”de görüldüğü gibi daha gevşek fırçalarla çalışır.

Ne yazık ki, Van Gogh’un daha modern olan bu tuvalleri de müşteri bulmaya yardımcı olmaz. Çok az bir başarı sağlamasının ardından, Paris’in onun için uygun bir yer olmadığına karar verir. “Hasır Şapkalı Otoportre”yi resmettikten bir yıl sonra Theo’ya şöyle yazar: “İçinde iyileşebileceğin, iç huzurunu ve soğukkanlılığını yeniden kazanabileceğin ve kurtarabileceğin bir sığınağın yoksa, bana öyle geliyor ki, Paris’te çalışabilmek neredeyse imkânsız.”

Paris’ten ayrılma kararı verdikten sonra Arles’e gitmeye karar verir. Burada, kendisi ve diğer sanatçıların yaşayabileceği ve çalışabileceği ortak bir stüdyo kurmayı ister. Bu hayali gerçekleştirmek için “Sarı Ev” adını verdiği bir apartman dairesinde birkaç oda kiralar ve ilk üyesi olan Paul Gauguin’i kendisine katılmaya davet eder.

Gauguin, 1888 sonbaharında Sarı Ev’e taşınır. Ancak bundan önce iki ressam birbirlerine otoportrelerini hediye ederler. Paul Gauguin, bir parça Victor Hugo’nun “Lés Misérables”inden etkilenerek yaptığı “Van Gogh’a Adanmış Otoportre” isimli tablosunu gönderir. Van Gogh ise karşılığında “Paul Gauguin’e Adanmış Otoportre”yi…

Bu portre değiş tokuşundan kısa bir süre sonra Gauguin “Sarı Ev”e taşınır. Ancak iki ay sonra evden çıkmaları istenir. Ve bugün hala üzerinde farklı iddiaların olduğu kulak kesme hadisesi yaşanır. Bu iddialardan biri de akıl sağlığı gün geçtikçe kötüye giden Van Gogh’un, Gauguin’den bu kötü haberi alması üzerine kulağının bir kısmını kestiğidir.

Tedaviden birkaç gün sonra “Self-Portrait With a Bandaged Ear” tablosunu yapar. Muhtemelen Van Gogh’un en bilinen otoportrelerinden biri olan bu tablo, enerjik fırça hareketleriyle ve dokunaklı bir şekilde sanatçının örtülü yarasını sunmasıyla dikkat çeker.

Van Gogh yaşadığı bu travmatik durumdan sonra nispeten iyi görünür ve doktoru da Theo’ya bu yönde güvence verir. Ancak kendisi, durumun iyiye gitmediğinin farkındadır ve 1889 baharında, gönüllü olarak bir akıl sağlığı hastanesine kontrole gider.

Kontrol için gittiği hastanede tedavi görmeye başlar ve fazla bir odayı stüdyo olarak kullanarak resim yapmaya devam eder. Burada Yıldızlı Gece, Vase with Irises ve en trajik otoportresi dahil yaklaşık 150 resim yapar. 

Van Gogh’un “hastalandığım zamandan bir girişim” olarak nitelendirdiği bu otoportre, yaşamının son yıllarında bir noktaya dikkat çeker: kendini kabul etme. Van Gogh Müzesi’nin önemli araştırmacılarından Louis van Tilborgh, bu otoportre ile ilgili, “Muhtemelen bu portreyi aynada gördüklerini uzlaştırmak için resmetti: henüz olmak istemediği bir kişi. Van Gogh’un psikozdan muzdarip olarak yarattığı kesin olan tek iş budur” der.

Bu otoportreyi resmetmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesinden sonra hastaneden ayrılır. Paris’in bir banliyösü olan ve buğday tarlasında kendini vurduğu Auvers-sur-Oise’ye taşınır. 29 Temmuz 1890’da henüz 37 yaşındayken yaralarına yenik düşer.

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.