Müzeden Kaçan Tablolar

Müzeden Kaçan Tablolar

YAZAN: ŞİRİN ÖTEN

Geçen yıl Ekim Ayında artık tüm dünyada görmeye alışık olduğumuz, Cadılar Bayramı kutlamalarından bir tanesi, bir adım öne çıktı. Japonya’da 22 yıldır Cadılar Bayramı için yapılan “Korku Yürüyüşüne” bu sene ilginç bir grup arkadaş, ilgi çekici bir katılım gerçekleştirdi. Bir grup öğrenci, ünlü tabloları, makyaj ve kostümleriyle canlandırıp, kendilerini bir çerçeveye alarak yürüyüşe katıldı. Eserler arasında Van Gogh’un Self Portrait’i, da Vinci’nin Mona Lisa’sı, Munch’ün Scream’i, Picasso’nun The Weeping Woman, Vermeer’in Girl with a Pearl Earring’i vardı. Kendilerini ahşap çerçevelerin içine alarak yürüyüşe katılan bu grup, insanlara müzelerden kaçan tablolar gibi göründü ve bu fikir büyük bir sempatiyle karşılandı.

Yukarıdaki haber metninin benzerlerini yerli ve yabancı basında defalarca okumuş olmanız olası. Ancak bu törenin en büyük ödülü olan Balkabağı ödülünü alan bu öğrenci grubunun eylemine biraz kafa yormak ve kendimizce yorumlamak cazibesine kapıldık. Öncelikle ilk sorumuz şu:

Bir grup sanat öğrencisi, her yıl, iskeletlerin, canavarların, cadıların yani korkutucu figürlerin saf tuttuğu, adına “Korku Yürüyüşü” denen bu yürüyüşe neden en ünlü ressamların tabloları olarak katıldı?

Bu sanat öğrencilerinin, bu tabloların “korkunç” olduğunu düşündüğünü sanmıyoruz yahut bunun sırf dikkat çekici bir eylem olduğunu düşünmenin de hazırlanmak için verdikleri emeğe haksızlık olacağı inancındayız. Yaptığımız araştırmada bu öğrencilerin neden böyle bir şey yaptıklarına dair bir röportaja ulaşmaya çalıştık ama ne yazık ki anladığımız dillerde böyle bir röportaja ulaşamadık. Ama içimizden bir ses, bir grup sanat öğrencisinin bu özenli kostümleri hazırlarken bir takım muzip düşünceler içinde olmuş olabileceğini söylüyor.

Öncelikle tabloların müzeden kaçmışlar gibi görünmeleri oldukça manidar. Birçok insan için sanat eserlerinin canlanıp müzelerden kaçması bir korku filmi senaryosu olarak görülebilir. Diğer yandan bir grup genç sanatçı adayı için sanat eserlerinin müzelerle sınırlanması, bir döneme ait, eski objelerle birlikte müzelere kapatılması da başka bir korku filmi senaryosu olabilir. Bu genç sanatçı adayları herkes için korkunç bir durum gibi görünen tabloların müzeleri terk etmesi düşüncesini canlandırarak, korku yürüyüşünde bize sanatın insanlarla, kalabalıklarla buluşmasının o kadar da kötü olmadığını anlatmaya çalışıyor olabilir.

Ya da başka bir bakış açısıyla bu genç sanatçı adayları, insanların sanattan uzaklaştığını, sanat eserlerinden korktuklarını alegorik bir dille bize anlatmaya çalışıyor olabilirler. İskeletler, canavarlar, cadılar gibi tablolar da insanların içten içe korku ve çekinme duygusuyla yaklaştıkları birer figüre mi benzedi acaba?

Belki de, daha başka bir bakış açısıyla böyle bir şey yapmaya karar verdiler! Bu sanatçı adayları 22 yıldır gerçekleşen bu korku töreninde yer alan tüm figürleri zaten bir sanat eseri olarak görüyor olamaz mı? Sanat eserleri arasında yaratılan hiyerarşiye karşı bir tutum sergilemek için gözümüze bakıp “aslında bu eserler de tıpkı yürüyüşteki diğer figürler gibi ama biz onları çerçeve içine alarak ayrıştırdık, diğerlerinden üstün kıldık.” Demeye çalışıyor olabilirler mi?

Ya da bunların hiç birini demek gibi bir dertleri yok. Ancak gösterge bilim her zaman düşünme kalıplarımızı zorlayan ve çeşitli anlamlar üretmemize sebep olan harika bir nimet. Bu öğrenciler kendi yaptıkları eylemi hangi niyetle yapmış olurlarsa olsunlar, eğer bu eylem bizi bazı temalar hakkında düşünmeye sevk ediyorsa, orda sanat başlar ve her sanat eseri aslında sanatçısından bağımsız anlamlar üretir. Sanatçının niyeti sanata dâhil değildir.

Bu muazzam sanat olayını gerçekleştiren altı öğrencinin, kendilerini açıklamak için bir girişimde bulunmamış olması da yaptıkları eylemin bir derdi olduğunun en önemli kanıtlarından biridir kanımızca. Belki de sanatçılar burada bizi, sanat aracılığıyla kışkırtmak ve tek bir doğrusu olmayan konularda düşünme jimnastiği yapmaya davet etmeyi hedefliyordur. Bizim düşünme sürecimizi baltalamamak ve kendi cevaplarımızı üretmekten bizi alıkoymamak için “ biz bu sebeple böyle bir işe kalkıştık” demiyor olabilirler.

Peki, bu genç sanatçı adayları, yaptıkları bu şahane işle sizlere neler düşündürtüyor? Hepsinin çerçeve içinde ve file çoraplı olması, seçtikleri tablolar, kullandıkları ifadeler, renkler sizce nasıl anlamlar üretiyor? Şimdi fotoğrafları inceleyerek bu olayın her ayrıntısı düşünülmüş bir sanat eseri olduğunu varsayın. (Öyle olmaması hiçbir şeyi değiştirmez, ya da öyle olmadığını söyleyemeyiz) Bu eser sizce bize neler söylüyor, neler hissettiriyor? Bu beyin jimnastiğine katılanların yorumlarını bizimle paylaşmalarını rica ediyor, baktığınız her yerde sanatı görebilmenizi diliyoruz…

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.