YAZAN: ŞİRİN ÖTEN
Yıllarca içimize işlemiş bazı kodlar yüzünden “Sanatçı para işlerinden anlamaz!” ya da “Sanatçı kendini pazarlamaz!” gibi hâkim bir anlayış, sanatçıları büyük bir çıkmaza sürükler. Oysa her sanatçı tıpkı tüm diğer üreticiler gibi bir girişimcidir, girişimci olmak zorundadır. Çünkü sanatçının beslenmesi ve üretmeye devam edebilmesinin tek yolu eserlerinin insanlar tarafından alımlanmasıdır. Her sanatçı sanat eserlerini kitlelere ulaştırmak, kendi alımlayıcı kitlesini oluşturmanın yollarını aramak için kafa yormalı ve bu konuda adımlar atmalıdır.
“Grateful Dead” isimli Rock gurubu, sanat girişimciliği konusunda ilham alabileceğimiz bir yöntem izlemiştir. 1960’lı yılların Beatles, Rolling Stone gibi dev gruplarının arasında farklı bir yöntem izleyerek kendi hedef kitlesini oluşturmuş olan Grateful Dead bu süreci adım adım planlayarak, stratejik biçimde oluşturduklarını yıllar sonra verdikleri röportajlarda anlatmışlardır.
Dönemin dev popüler gruplarıyla rekabete girmek yerine kendi kemik kitlelerini oluşturmayı hedefleyen grup diğer gruplardan ayrışan bir yol izlemiştir. Temel üretimlerini albüm çıkarmak olarak değil, konser vermek olarak belirlemiştir. Diğer gruplar albüm tanıtımı yapmak için konserleri bir mecburiyet olarak algılarken, Grateful Dead biricik ve tekrar edilemez derecede doğaçlamaya dayanan konserler vermeyi, temel ilke haline getirmiştir. “The Atlantic” adlı magazin dergisine yıllar sonra verdikleri röportajda bunu sebebini şöyle açıklar Joshua Green;
“Albüm dinleyicilerin bir kez alıp defalarca dinleyecekleri bir üründü ama her bir canlı performansa sadece orada olanlar tanıklık ediyor ve bunun asla aynı biçimde tekrar etmesi mümkün olmuyordu. Bu yüzden albümü bir kez alsalar da insanlar konsere defalarca gelmeye istekli olabilirdi. Bu da onlara özel hissettirecekti. Orada olarak bir daha tekrar etmeyecek bir şeyi canlı canlı izleme fırsatı buluyorlardı. Bu yüzden albümlere değil konserlere yoğunlaştık.”
Grateful Dead bu yaklaşımlarıyla dönemin dev gruplarından ayrışıyorlardı. Üstelik, grubun hayranları tarafından korsan biçimde çekilen konser kayıtları yine korsan bir biçimde yok satıyordu ancak grup bunun için herhangi bir güvenlik önlemi almayı aklından bile geçirmedi. Green röportajında bunun nedenine de yer verdi.
“Konser kayıtları yayıldıkça, konserlere karşı merak da artıyordu. O kayıtlarda gördükleri anlara canlı şahit olmak istiyordu insanlar. Buna engel olmanın aksine buna neredeyse insanları yönlendiriyorduk. Çünkü korsan konser kayıtlarının hayranlar arasında takas edilmesinin, bazı kayıtlara daha fazla değer atfedilmesi gibi durumların dinleyici kitlesi arasında da bir yakınlaşma yaratacağına inanıyorduk. Öyle de oldu. Konser kayıtlarını arşivlemek istediği için her konsere gelen insanlar oluşmaya başlamıştı. Biz daha iyi konserler vermeye yoğunlaştık ve korsan kayıtlara her zaman izin verdik. Hatta 90’lı yıllarda internette kendi korsan kayıtlarımızı kendimiz yaydık. Çünkü böylece daha çok insan bizden haberdar oluyor ve konsere gelmek istiyordu.”
Röportajdan da anlaşılacağı gibi Grateful Dead grubu yalnızca iyi müzik yapmaya değil, müziğini paylaşacağı kitleyi oluşturmaya karşı da planlı bir tutum sergiliyordu. Onlar iyi müzisyenler oldukları kadar iyi bir sanat girişimi olmanın da önemini kavramış ve dönemin dev gruplarına rağmen kendi kemik kitlelerini oluşturmayı başarmıştı. Kitlelerini oluştururken izledikleri stratejiler onları daha az sanatçı yapmamıştı. Grateful Dead grubundan hangi sanat dalıyla ilgili olursak olalım ilham almamız gereken önemli bir nokta var. Eserlerimizi insanlarla buluşturmak için bir takım taktikler izlemek, bir girişimci gibi düşünmek sanatımızdan taviz vereceğimiz anlamına gelmez. Sanatçıların kendilerini doğru biçimde pazarlamaları ve insanlara ulaşmaları en az istikrarlı biçimde üretmeleri kadar önemli ve gereklidir. Grateful Dead grubu dinleyici kitlesinin kendini özel hissetmesine önem vermiş, dinleyiciler arasında etkileşim yaratmayı bilinçli biçimde desteklemiş ve daha fazla insana ulaşmak için taktikler geliştirmiş ve bu amaç onların konser performanslarının kalitesini de etkilemiştir. Sanat kitlelerle buluştukça, onlardan etki alır ve yolculuğu şekillenir. Sanatınızı kapalı kapılar arkasına gizlememeniz dileğiyle…